Suyun renklerle dansı

Üsküdar’ın İhsaniye semtinde Boğaz’a bakan bir yamaçta, 1830’lu yıllardan kalma bir konak... Avlusundan girdiğinizde içinizi kaplayan huzur, günlük yaşamdaki kaygıları, hızlı tempoyu kapıda bıraktığınızın işareti belki de…

Sultan II. Mahmut zamanında birlikte yapıldığı diğer 11 konak apartmanlara yenik düşerken, bir tek bu konak ayakta kalabilmiş. Zamana direnirken, zamanı durdurabilmiş sanki...
Burası Ebristan, yani İstanbul Ebru Evi. Bir ebru aşığının ve ustasının ilk gençliğinde keşfettiği ve ve bir daha gönlünden atamadığı aşkını icra ettiği ve yeni nesile aktardığı bir sanat evi... Bahsettiğimiz kişi ise Hikmet Barutçugil, ebru sanatının yaşayan en önemli ustalarından biri.
20’li yaşlarda ebrunun büyüsüne kapıldığında bu sanatı öğretecek kimseyi bulamaz ve kendi kendine öğrenmeye çalışır. Suyun renklerle dansı her defasında birbirinden farklı desenler ortaya çıkarır. Sanatın sonsuzluğuna olan inancıyla yaptığı deneysel çalışmalar ye gelişir ki ebru sanatına “barut ebrusu” adıyla yeni bir tür de kazandırır.
“Kapıları açmak” gerekir diyen Barutçugil, ebrunun farklı alanlarda kullanılması ve eğitiminin yaygınlaşması konusunda yıllardır çalışıyor. O, geleneksel bir sanatı yaşatmak için kalıplarını yıkmayı amaç edinen bir ebru aşığı...
Ebru sanatındaki yolcuğunuz nasıl başladı?
1973 yılında Devlet Güzel Sanatlar Akademisi’nde tekstil eğitimine başlayınca geleneksel sanatlara ve özellikle hat sanatına ilgi duydum. Hat örneklerini incelerken de ebru sanatıyla tanıştım. O dönemlerde bu eğitimi alabileceğim kimse yoktu. Ebruyla ilgili bildiğim tek şey su ve boyayla yapıldığıydı. Hocaların esrarlı tavırları ilgimi daha da arttırdı ve kendi kendime deneyerek öğrenmeye çalıştım. Gizli bir güzellik gibi gelmişti bana, o an gönlüme düşen aşk hâlâ sönmeden devam ediyor.
Ebru geleneksel bir sanat olarak yeterli ilgiyi görüyor mu?
1990’lardan beri ebru sanatı tüm diğer geleneksel sanatlar gibi rönesansını yaşıyor... Aslında, modern sanatların birçoğunun gerçek sanat olmadığı anlaşılınca, tüm dünyada geleneksel sanatlara ilgi artmaya başladı. Ebru da bundan nasibini aldı. İlgi artınca gençler bu sanatı öğrenmek istediler, eğitimler yaygınlaşmaya başladı ve bu sanat bir dinamizm kazandı.
Bu gelişmelerde sizin de katkınız büyük…
Geleneksel sanatlarla uğraşanların katı kuralları oluyor. Geleneği korumak için yapıyorlar bunu. Bu nedenle ebrunun yaygınlaşması, ilginin artması bazı sanatçılar tarafından hoş karşılanmadı.
Ebru sanatçılarının gelişimine bakarsanız genellikle belli aileler içinde babadan oğula geçer. Ailenin sırrı gibi saklanır. Ben daha çok insanın bu sanatı öğrenmesi ve ilgilenmesi için uğraşıyorum. Sanatın gelişmesi ve yenilenmesi buna bağlı. Geleneği yaşatmak doğru ama kapıları da kapatmamak gerek.
Leonardo Da Vinci “Hayat kısa, sanat sonsuz” der. Sanatın sonsuzluğunu ebruda da görebiliriz. Ben ebrunun çok farklı alanlarda kullanılması için çalıştım. Cam, seramik, metal, ahşap kumaş, her türlü yüzeyde bu boyama tekniğini kullanılabileceğini göstermeye çalıştım. Bir sanatı yaşatmanın en güzel yolu onu hayatın içine sokabilmektir. Yoksa kaybolur gider. Eskilerin deyimiyle, “Marifet iltifata tabidir, müşterisiz meta zayidir...”
Sizin literatüre kattığınız bir ebru türü de var, barut ebrusu...
Ben ebru sanatına aşık olduğumda bana öğreten kimse olmayınca deneme yanılma yöntemiyle çalışmaya başlamıştım. Klasik ebruyu nasıl yaparım diye uğraşırken barut ebrusu çıktı. Tesadüf mü, takdiri ilahi mi bilmiyorum.
Klasik ebruda renk sayısı bellidir ve tekneye attığınız renk adedi kadar renk çıkar. Barut ebrusunda ise renkler tesadüfi olarak birbirleriyle karışır ve böylece ara tonlar ortaya çıkar. Barut ebrusu, doğada var olan pek çok şekle benzer. Desenler kendiliğinden rastlantısal olarak ortaya çıkar.
Ebru sanatçısı ilhamını nereden alır?
İlham kaynağımız tabiattır ve diğer sanatlar gibi ebru da ilahi güzellik arayışıdır. Allah'ın yarattıklarını taklit ederek ona yaklaşmak. Çeşitli desen ve görüntüler elde ederken sanatçının pek fazla katkısı olmaz. Gizemli bir yolculuktur bu ve nüktedan bir sanattır. Boyayı suyla kaynaştırdığında sonuç hep şaşırtır.
Her ebru ilk ve sondur, tek desendir ve tekrarı asla mümkün değildir; parmak izi gibi. Bu nedenle de ebru sanatıyla uğraşanlar eserlerine imza atmamayı tercih ederler. Ben eserlerime ‘Hikmet-i Hûda’ (Allah’ın hikmeti) diye imza atıyorum. Böylece ebru sanatını daha da iyi anlatmış oluyorum.
Dünyada ebru sanatına ilgi nasıl?
Bugün başta A.B.D ve Avrupa’da büyük ilgi var. Ben Türkiye’den çok yurt dışında sergi açmışımdır. Zaman zaman kısa süreli eğitimler, seminerler vermeye de çağırılıyoruz. Ebru sanatı Türk kâğıdı olarak batıya gitmiş, 18. ve 19. yüzyılda bu isim etkisini kaybetmişti. Son dönemdeki gelişmelerden sonra yine dünyada ebru yaygın olarak Türk sanatı diye biliniyor. Her ne kadar kullanmadığımız bir alfabe bile olsa hem hat sanatında, hem de ebru sanatında dünyada en iyi eserleri biz üretiyoruz.
Ebrunun ruhsal açıdan nasıl etkileri var?
Modern insan artık çok sabırsız ve çabuk sonuç almak istiyor. Kavanozdaki boyanın bir kaç dakika içinde bir esere dönüşmesi çok cazip geliyor ve bu hız içinde biri bitmeden öteki hayal ediliyor. Bu zincirleme düşünme, modern psikolojinin katarsis dediği ruhsal bir arınma sağlıyor. Ayrıca boyanın içinde kullanılan sığır ödünün kokusu bile sakinleştirici bir etki yapıyor. Ebru yapan biri doğal boyalarla oluşan renklerin uyumunu hayatına da yansıtabilirse rahatlatıcı bir etki yapar.
Renklerin bir dili var. Renk tercihleri ruh yapınızın dışa vurumunu da sağlar ve ruh halini yansıtır. Örneğin siyah ve kırmızı kızgınlığı, kırgınlığı, mavi ve yeşil ise sakinliği anlatır. Ben çoğunlukla maviyi tercih ederim.
Ebru eğitimi ne kadar sürüyor?
Temel eğitimimiz haftada bir gün 4 saatten 8 ay sürüyor. İlk 4 aydaki hazırlık aşamasında 14. ve 15. yüzyıldan kalma geleneksel yöntemleri öğretiyoruz. Öğrenci kendisi yaparak öğreniyor. İkinci 4 ayda, zemin ebruların üzerine çiçekler yapmayı öğreniyor. Bu eğitimle ebru sanatının anahtarını alıyor. Bir de avantajlı yönü, pahalı bir sanat değil, yaklaşık 150 YTL tutarında bir malzemeyle binlerce ebru yapmak mümkün.
Her sanatın bir püf noktası vardır. Ebru sanatında başarılı olmak için ne gerekir?
Boyalarla bir kaç dakika içinde bir eser yapılabiliyor. Ama ondan önce çok uzun bir dönem çile çekilir. Ardında uzun yılların birikimi vardır. Katlanmak için gereken şey aşk ve bu çileyi sürdürecek sabırdır ki o da aşkın içinde gizlidir.
Sinan Biçici
kaynak : istanbul.com
- Görüntüleme: 4477